8 Ocak 2010 Cuma
PAPATYA FALI...
Çocukluğumu
Merak Ediyorum:
Yaşlılığımı
-
İzliyorum:
Geniş Aile`yi
İzlemiyorum:
Yaprak Dökümü`nü
-
Oynamak İstiyorum:
Street Fighter 2
Oynamaktan Bıktım:
PES2010
-
Niye Yalan Söyliyeyim:
Sevmiyorum kışı
Doğru Söylemek Gerekirse:
Seviyorum yazı
-
Ne Zaman Kullanacağım:
Ferrari
Acaba Sahip Olabilirmiyim:
Maserati
-
Çok Mutluyum:
Sigarayı bıraktım
Ümid Ediyorum:
Herkez bırakır
-
Hiç Özlemiyorum:
Hayatımdan çıkardığım insanları
Sürekli Özlüyorum:
Gerçek dostlarımı
-
İçmeyi Seviyorum:
Kavaklıdere şaraplarını
İçmeyi Sevmiyorum:
Gazlı içecekleri
-
İzlerken Haz Alıyorum:
Futbol maçlarını
Arkadaş Birtürlü Alışamadım:
Basketbol maçları
-
Boyum:
1.81
Keşke Olsaydım:
1.91
-
Şiddetle Gitmek İstiyorum:
İzmir
Bedava Göndersen Gitmem:
Konya
-
Bence Yasaklanmalı:
Kıraathane
Bence Açılmalı:
Kumarhane
-
En Acayip Kural:
3 korner 1 penaltı
Artık Alıştık:
Sigara içilmez kuralları
-
Artık Almayın:
Magazin dergileri
Daha Çok Okunmalı:
Karikatür dergileri
-
Şu Saatte Yatmalıyım:
22:00
Şu Saatte Kalkmalıyım:
09:00
-
İhaleyi Alsın:
TRT
Maçlarda Yorum Yapmasın:
Ömer Üründül
-
Bırakın Artık:
"Issız Adam" plak modunu
Neyinize Yetmiyor:
CD Albümler
-
Artık Yeter:
Beyazıt Öztürk ile Beyaz Show
Haftanın 7 Günü Olsa İzlerim:
Okan Bayülgen ile Disco Kralı
-
Yıldırım Demirören yeeeeteeeeeer
Yıldırım Demirören yeeeeteeeeeer
-
Herzaman Giderim, Hiç Sıkılmam
Nişantaşı
Hiç Gitmem, Gidersem Bayar:
Sultanahmet
-
Biri Bunlara Dur Desin:
Yemekteyiz ve Acun Ilıcalı
Tekrar İzlemek İstiyorum
Beverly Hills 90210
-
Yeni Trend
Baymaya Başladı
-
Twitter Demişken:
Elif Dağdeviren ile Sosyal Alem
Bu da Güzel:
Mirgün Cabas ile Günlerin Getirdiği
Cenk
4 Ocak 2010 Pazartesi
fikrimin ince gülü
Bu aralar bir dostun, eski bir arkadaşının sesinden dinlemeyi seviyorum bu şarkıyı… Sema’dan sonra en fazla içimi dolduran bu yorum oldu açıkcası. Belki de bu yorum içimin dolu zamanına denk geldi kim bilir?
Şairin "hüzünlü şarkılar gibi güzel" derken anlattığı bu olsa gerek.
“o gün ki gördüm seni yaktın ah yaktın beni… ”
Bana hep ait olmayı hatırlatan, hep ait olmayı özleten şarkı…İstiklal caddesinden tünele şöyle bir bırakın kendinizi, fonda bu şarkı çalsın, mevsim şimdiki gibi kış olsun, burnunuza kestane kokusu gelsin, bir de sevgiliniz tütsün buram buram hasretle gözünüzde, elleriniz üşüsün, kulaklarınız kızarsın, ama “o” o sırada yanınızda olAmasın… Bakın bakalım o zaman nasıl bir öldürücü etkisi vardır bu şarkının… yaktın ah beni yaktın derken o ahhh nasıl içten çıkar ağzınızdan o zaman…
Sonra kendinizi aidiyet duygusu içerisinde bulursunuz birden bire;
“fikrimin ince gülü, kalbimin şen bülbülü”
derken Müzeyyen abla… hele ki siz aidiyetten uzak, bağlanmaktan korkan biriyseniz size çok uzak olan bu duygunun esiri olmak çok yabancı bir histir üstelik.
Oysa insan ait olmak ister, ait olunsun ister değil mi?
“ellerin ellerimde, gözlerin gözlerimde”
bu sözler kulağınıza her çalındığında daha da ait olmak ister üstelik. İnsanın gönül mekanizması böyle çalışır. Bu aidiyet olmadığı zaman genelde kadınlar kendini alışverişe ve saç kesimine, erkekler alkole verir ee bu da sersemletir, saçmalatır malumunuz. Ve aidiyetin olmadığı yerde bu dengesizlikler artarak devam eder…
Ben bu şarkıyı her dinlediğimde aidiyet olgusuna varmış, nihayete ermiş, rahatlamış bir adamın dizelerini duyuyorum. Acı çekme faslı bitmiş, muradına ermiş… ama sanki öncesinde bu aidiyet için ömrünü feda etmiş, ait olmak için önce "güvenmiş, inanmış" sonrasında da "olmuş" bir adamın hikayesini dinliyorum.
“ateşli dudakların, gamzeli yanakların…”
derken şarkı birden bire ya ruhlar adanır birbirlerine, ya da bedenler sahiplenilir. İşte o gün gelir, apansız karşına çıkıverir o his, “ben sende bütün aşklarımı temize çektim" dedirtecek kadar sevilir… bedenin olduğu her yerde ruhun olmayabileceğini hissetmektir aidiyet, çünkü aidiyet; hissettiğin yerde bulunur, senin bulunduğun yerde değil. Gönüllü bir bağlanmadır. İple değil ruhla yapılır… O hep yanınızda olmayabilir ancak size aittir… O yüzdendir ki aidiyet beyin ve yürek işidir…
Bu yüzden tam anlamıyla aidiyet ilk kez hissedilirse ve siz de ilk kez sahiplenirseniz birilerini, işte o korkutucu müdahaleci dürtü asırlık uykusundan birden bire uyanıverir…
Peki bir ara sorun “iç”inize bunu, bu sizin için dert midir? zevk midir?
Aidiyetin devamında “ geçmesin günümüz sevgilim yasla” gelir, o da bir sonraki yazının anafikridir…
Sevgiyle,
Aydan.
1 Ocak 2010 Cuma
SİGARA BIRAKMA SANATI…
Fakat hemen “sende sigara bırakmak üzerine geyik mi yapacaksın?” demeyin..!
Bu vereceğim yöntem bizzat denenmiş ve onaylanmış. Bunlardan biri de benim. Ben sigarayı bu yöntem ile bıraktım. Ve aynı yöntem ile bırakanları da tanıyorum.
Öncelikle sigarayı tam olarak bırakmayı kafanızdan silin. Sigarayı tam olarak bırakmayacaksınız. Birden kestirip atmak bünyenize zarar verebilir; en azından şişmanlarsınız, asabilerşirsiniz. Bu nedenle sigarayı yavaş yavaş bırakacaksınız. Bu yavaşlık belki 1 yıl, belkide 5 yıl sürer. Bunun bir garantisi yok.
Unutmayın ki hiçbir zaman kendinizi “sigarayı bırakmalıyım” diye şartlandırmayın. Siz ne kadar kendinizi şartlandırırsanız, nefsinizde size o kadar karşı çıkacaktır..! Bu nedenle anlatacağım yöntem, kendiniz bile farketmeden sigarayı bıraktıracaktır..!
Günde bir paket sigara içen birini örnek alalım. Tavsiyem ilk başlarda sigara paketi taşımayın. Sigara tablası alın ve içine 15 adet sigara koyun. Bu 15 adet sigara sizin 24 saat boyunca içeceğiniz sigara adetidir. bu 15 adeti geçmeyin. Az içerseniz hakkınız bir sonraki güne devretmez tabiki. Bu süreç uzun sürebilir. Size bağlı. Ama fazla uzun tutmazsanız sigarayı bırakmak ta uzun sürmez.
Bir süre sonra bu adeti 10`a düşürün ve bir süre daha bu şekilde devam edin. Ne zamanki günde 10 adet size yetmeye başladı, bu adeti 4`e düşürün. Kahvatıdan sonra 1 adet, öğle yemeğinden sonra 1 adet ve akşam yemeğinden sonra 2 adet. Bir süre daha bu şekilde devam edin.
Günde 4 adetler çok uzun bir süre devam edebilir. Bu uzun süreç sonrası sigaradan yavaş yavaş nefret etmeye başlayacaksınız. Son olarak içeceğiniz sigarayı günde 2 adete düşürün. Çok önemli olan nokta şudur ki; kahvaltı sonrası asla içmeyin. Öğle yemeğinden sonra ve akşam yemeğinden sonra 1 adet için ve nasıl sonunda sigarayı bıraktığınıza inanamayacaksınız. Özellikle sigarayı önemli ölçüde azalttığınızda veya tamamen bıraktığınızda yemeklerden aldığınız tat ve gece uyuduğunuz uykunun nasıl değiştiğine şaşıracaksınız.
Şimdi bu yöntemin mantığına gelecek olursak:
Öncelikle kendizi şartlandırmadan zihninizi sakin tutuyorsunuz. Sigarayı çok içen birisi birden bırakınca, sürekli sigarayı düşündüğünden normal yaşantısını etkiler ve iş hayatında hata yapma riski vardır. Bu yöntemle az da olsa sigara içeceğinizi bilmeniz sizi rahatlatır ve sigarayı sürekli düşünmenizi engeller.
Sigarayı günde iki adete düşürdüğünüzde ve bu sigaraları içtikten sonra kokusu, ağzınızda bıraktığı tat size rahatsızlık vermeye başlayacak. Sonunda çokm kolay bir şekilde bırakın içmeyi, İÇEMEMEYE başlayacaksınız. Burada mantık hiç sigara içmeyen birinin ilk defa sigara içmesi veya sigara içilen bir ortama maruz kaldığındaki tepkisi ile aynı olacak. Bu nedenle yavaş yavaş sigaradan nefret etmeye ve hatta sonunda tikisinmeye başlayacaksınız. Tabiki bu yöntem uzun süreceğinden dolayı bu duyguları hemen yaşayacağınızı düşünmeyin. Bu duyguların kendi kendine gelişmesini bekleyin. Başta da dediğim gibi bu süreç 1 yıl da sürebilir, 5 yıl da sürebilir. Acele etmeyin ve “ADETLERE SADIK KALARAK” bu sürecin kendi kendine gelişmesini bekleyin.
Yöntem bana aittir ve hiçbir hakkı saklı değildir. Dileyen bu yazıyı çıktı alabilir, başkalarına aktarabilir. Bu bir umumi hizmettir.
Herkese sağlıklı bir yaşam ve sağlıklı yıllar diliyorum.
Cenk
28 Aralık 2009 Pazartesi
VOIP İLETİŞİM
İnternet hayatımızda yayıldıkça ve vazgeçilmezimiz oldukça, internetin bize sağladığı faydalardan da yararlanmak gerekiyor. Bunlardan biri ise Voip iletişimler. Bundan 15 yıl öncesine kadar ülke içi iletişimi elinde tutan devlet, internetin ve mobil iletişimin yaygınlaşması sonucumudur yoksa bu bir rastlantı düşüncemidir bilinmez; akıllı bir hareketle sabit hat iletişimini özelleştirerek kaynak sağladı. Sabit hatlarda 15 yıl öncesinin kazancı olmadığı aşikar. Mobil iletişimi aktif halde kullananların birçoğu evlerinden sabit hatları kaldırdı. En azından bu, kendi adıma böyle.!
Voip iletişimler evlerde, işyerlerinde sıklıkla kullanılmakta ve bu kullanım hızla yayılmakta. Bazı voip firmalar ilk aboneliğe ücretsiz dakika vermekte ve bu dakikalar dolduğu takdirde şehiriçi, şehirlerarası ve uluslaslar arası görüşmeleri çok cüzi bir miktar ile yaptırmakta. Hatta aynı voip uygulaması üzerinden konuşmak ise ücretsiz. Çok yaygın olan bir voip iletişim firması ise bilgisayardaki uygulamasını Türkçe menü ile desteklemiş. İhtiyacınız olan en az 1mbps internet hızı, kulaklık veya speaker ve mikrofon. Kulaklık ve mikrofon işini satın alabileceğiniz bir Voip Phone veya USB Phone ile mükemmel bir çözüme kavuşturabilirsiniz. Genelde USB Phone`ler tak kullan olduğundan kolaylıkla bilgisayara bağlanabiliyor ve sorunsuz bir şekilde kullanılabiliyor.
Bazı kullanıcılar bilgisayarına USB Phone takınca hem Voip iletişim seslerini hemde CD, Media seslerinin USB Phone`den geldiğini söylüyorlar. Bu konuda yapılması gereken sadece Başlat menüsünden Denetim masasına girip, “Ses Efekti ve Ses Aygıtları”`nı açmak. Karşımıza çıkacak küçük pencereden “Ses” sekmesinden “Ses Çalarken Varsayılan Aygıt”`ı ve “Ses Kaydederken Varsayılan Aygıt”`ı harici speaker`lerini seçmek. Daha sonra hemen yanındaki “İnsan Sesi” sekmesinden ise “İnsan Sesi Çalarken Varsayılan Aygıt”`ı ve “İnsan sesi Kaydederken Varsayılan Aygıt”`ı USB Phone olarak seçmek. Tabi bu ayarlar en yaygın kullanılan Microsoft Windows XP için.!
Uzun lafın kısası voip iletişimi kullanın derim. Hem tasarruflu hem pratik. Aynı zamanda unutmayınki; bu tür iletişim yaygınlaştıkça kendi aramızda konuşmaların ise ücretsiz oluşu. İnterneti sadece “sörf” veya eğlence için değil aynı zamanda hayatımızı kolaylaştıracak ve tasarruf sağlayacak şekilde kullanılmasını öneririm.
Yararlı Linkler :
http://www.voipwise.com/
http://www.skype.com/
Cenk
Kırık Kalpler Durağında Buluşmak Üzere...
16 şarkıdan oluşan albümde yer alan “Kader” ve “Gözler” adlı şarkılar 15 Ocak’ta vizyoan girecek olan “Kaptan Feza” adlı sinema filminin hikayesinden yola çıkılarak yazıldı. “Gölgesizler” filminin şarkısı “Ben Kimim” de albümde 15. sırada yerini aldı.
Tekrar Merhaba
Sevgiyle,
Aydan
7 Eylül 2009 Pazartesi
Hayatın ve Haberin Ta Kendisi
Frekans -12729
Sembol – 30000
Fec - 5/6
29 Ağustos 2009 Cumartesi
O SES !
23 Ağustos 2009 Pazar
NEFES
20 Ağustos 2009 Perşembe
Yol Hikayeleri I - Otobüste Uykusuzluktan Ölsen Dahi Uyumayacaksın !
Dün dikkatimi çeken ve izlerken beni eğlendiren son olay "otobüste uyuklama" sorunsalı oldu :)
Bu uyuklama eylemi eğer tek kişi seyahat ediyorsanız ve yan koltuğunuzdaki partneriniz karşı cinsse bazen kabusa dönüşebiliyor :)
Anlatayım;
Cam kenarında oturan esas oğlanımız güneşin batmakta olan kızıl, sıcak ve bunaltıcı etkisinden de olsa gerek, önce göz kapakları ağır ağır devrilmeye, ardından başı öne ve arkaya ahenkle sallanmaya başladı, ha daldı uykuya ha dalacak derken anlık bir zaman diliminde esas oğlanımız tamamen boyut değiştirdi ve uyumaya koyuldu. Buraya kadar herşey normal... Evet.
Ancak kendisi keyifli bir yolculuk ve mışıl mışıl bir uyku süreci geçiremeyek kadar şansızdı ! Çünkü yanında oturan esas kızımız irice ve aksiceydi :) Keyifle gün batımına nazır uyuklayan abimizin başı (nedendir bir türlü anlamam bu eğimi) hemen solunda ikamet etmekte olan irice ablamızın omuzuna doğru sallanıp, düşmeye başladı :) hayır işte be adam oysa hemen sağında mis gibi cam var, kaykıl cama doğru, yaslan ve uyu değil mi :)
İrice ablamız kapladığı hacim itibariyle esas oğlanımızın kafası sola sallanmasa dahi, zaten her yönden ona omuz olabilecek yeterliliğe sahipti :) İş böyle iken bir de inatla uyuklayan abimizin kafası irice ve lanet ablanın omuzuna postu serdikçe ablamız gerilmeye, cık cıklamaya, ters ters bakmaya (ki adam uyuyor, baksan ne olacak di mi? ) söylenip homurdanmaya başladı. Şahsen öyle negatif, öyle gergindi ki ben arka koltukta olmama rağmen korktum ne yalan söyleyeyim :)
Yolculuğun ilerleyen dakikalarında esas oğlanımızın yorgun ve terli başı iyiden iyiye esas kızımızın üzerinde tam manası ile yerleşmiş konuma geçti. Her fren fiiliyatında silkinip kendine gelen lakin bunu sadece bir saniye muhafaza edebilen abimiz ikinci saniyenin sonunda aynı derinlikte ve aynı uykuya devam edebiliyordu.
Başı ısrarla hep sola doğru, ısrarla hep esas kızımıza meyletmiş vaziyette yolculuk devam ediyordu.
Oflayan poflayan, adamımıza sert sert bakan, kendini koridora doğru çevirip koltukta düşercesine oturan iri ablamız bu rahatsızlığına rağmen ısrarla o koltukta oturmaya devam ediyordu. Hayır madem bu kadar rahatsız oluyorsun, bu kadar tedirgin, bu kadar gergin, kalkarsın o koltuktan ayakta devam edersin kafan rahat olur, fiziken bir rahatsızlığın varsa bunu da gidermiş olursun değil mi? siz, biz olsak böyle yapardık. Ama o bayan bunu yapmadı o ısrarla koltukta gergin ve düşercesine, beyefendi de ısrarla başı sola eğik, bayanın omuzunda yatar vaziyette yolculuklarına devam etti... Ve her fren hadisesinde saniyelik toparlanmalarla tabi...
İyiden iyiye rahatsız olan esas kızımız artık oğlanın üzerinde fiziksel şiddete yönelik eylemlere kalkıştı, omuzunu silkmeler, kafayı oradan düşürmeye çalışmalar, dirsek darbeleri ile adamı cama doğru yapıştırmaya çalışmalar falan.. aklınıza gelebilecek bütün teknikleri denedi.. Ve koltuktan tamamen düşercesine oturarak hedefe yönelik tüm bu eylemlerde bulundu.
Yolculuğumuzun devamında, artık rüyalar ülkesinde mutlu mesut zıplayan, çocuklar kadar şen, güneşin gözüne gözüne girmesiyle kendisini bir tatil yöresinde şezlongda hayal edip tatlı tatlı uyuyan adamımız için bu keyif yavaş yavaş kabusa dönüşmeye başladı, ablamızın dirsek darbeleri artık daha sık esas oğlanın böğrüne isabet eder, daha kalıcı hasar verir duruma geldi :)
Ve son öldürücü darbeyi çok büyük bir hışımla, profesyonel bi boksör edasıyla uyuklayan adamımızın çenesinin altına aparkart tadında indirdi :) Ne olduğunu anlayamayan gözlerini dahi açmakta zorlanan abimizin hali o an içler acısıydı... Tek kelime dahi söyleyemeden toparlanıp, ayılmaya çalıştı, her savaştan muzaffer ayrılmış mağrur bir komutan edasıyla koltuğa tamamen yerleşen ve tüm gerginliğini o aparkart ile üzerinden atmış olan iri ablamızın yüzünde manasız ve tuhaf bir gülümseme hasıl oldu...
Bu hikayeden çıkaracağımız ana fikirleri şıklar halinde sıralarsak :)
a- otobüste mümkün oldukça uyumamaya çalışılmalı
b- şayet uyunacaksa yanınızda oturan kişinin mülayim olmasına, mümkünse kendi cinsinizden olmasına dikkat edilmeli
c- en ideal yolculuk partnerinin her zaman sevgiliniz olacağı unutulmamalı : )
d- ancak sevgilinizin de (ki bayansa daha çok) uyumanızdan hoşlanmayacağı gözardı edilmemeli, bu gercek gözardı edilirse iri ablamızın esas oğlana yaptıklarından daha acıtıcı hasarlar verebileceği ihtimalinin üzerinde dikkatle durulmalı :)
Aydan